Minibüsten inip piramitlere yürürken pis bir koku ve çöpler karşılıyor sizi. Yerlerde bir sürü çöp var. Hava inanılmaz sıcak. Eriyecekmiş gibi hissediyor insan kendini.
Piramitleri sadece dışarıdan seyredebiliyorsunuz içine girmek yasak. Sadece bir tanesinin küçük bir kısmına girebiliyorsunuz ama adını unuttum

Küçücük bir kapısı var. Kapının boyu ve odaya ulaşan koridorun yüksekliği yaklaşık 70 cm. Eğilerek içeriye yürüyorsunuz. Dizleriniz sızlıyor bir süre sonra. İçeride hiç hava yok, boğulacak gibi oluyorsunuz. Zaten bir çok kişi giremiyor. Nefesi kesilik çıkıyor daha yolun başında. Ama koridorun sonunda görmeyi beklediğiniz görüntü motive ediyor sizi. Fakat koridor bitip de odaya girdiğinizde okkalı bir küfür savurabiliyorsunuz. Çünkü odada sadece bir lahit var. İçinde mumya bile yok. Hayal kırıklığı

Söylene söylene dışarı çıkıyordum ama baktım ki hava yok hemencecik susup nabzımın düşmesini bekledim
Diğer tapınakları da hızlıca gezdikten sonra çarşıya gittik. Çarşıda bissürü baharatçı var. O yüzden çarşı Pazar buram buram baharat kokuyor. Hediyelik eşya satan yerler var. Genelde sedef kakmalı kutular veya tavlalar var. Çarşıyı da tavaf ettikten sonra tekrar minibüse binip yola çıktık. Çooookkkkk uzun bir yol bizi bekliyordu.
Yaklaşık 2 saat gittikten sonra trafik çıkıştı. Etraf alabildiğine düz alan ve çöl. 4 yol var ama trafik ışığı yok. Hepsi birden gitmeye çalışıyor ama mantık olarak mümkün değil. Araçların hepsi durmuş durumda. İçerisi çok sıcak. Ben çok sıkıldım ve rehber arkadaşla birlikte dışarı çıktım. Biraz sonra bizim minibüsün etrafında kalabalık oluşmaya başladı. Rehberin uyarısı üzerine minibüse geri bindim. Burada can güvenliği yok. Neyse ki 1 saat sonra falan o trafikten çıkabildik. Ama benim derdim bitmiyor tabii. Tuvalet sorunu. Rehbere benzincide durabilir miyiz dedim. Burada Türkiye’ de ki gibi benzinci yok dedi. Ama olması lazım diye ısrar etmeye başladım. Çözüm olarak beni en yakın caminin avlusunda indirdiler

Temizlik imandandır derler ama bu ülkeye ne iman uğramış ne de temizlik. Neyse ki yolun geri kalan kısmında tek kişilik koltuğuma sıkışıp gidene kadar uyumayı başardım. Zaten geç saatte vardığımız için uykuya yatağımda devam ettim.
Sabah uyanınca Kahire yolculuğunu kafamdan geçirdim ve hemen yataktan fırlayıp dalış için servisin alacağı yere koştum
Dördüncü günkü dalış noktalarımız Thomas Reef ve Ras Nasrani. Bugün kü dalışta ilk defa timsah balığı gördüm. Aynı timsah gibi ama ayakları yerine kanatları var. Çok çok güzeldi. Bu iki bölgede güzel güzel dalışlarımızı yaptık. Suyun altında olmak terapi gibi. Muhteşem bir duygu. Yerçekimi yok. Suda asılı kalıyorsunuz.
Dalışlardan sonra tekrar otele döndük ve akşam otelde takılmaya karar verdik. Yemek sonrası tekrar rakı sofrası kuruldu. Dalışta gördüklerimizden konuştuk, güzel güzel sohbet ettik. Ertesi gün de son dalışlarımızı yapmak için odalarımıza dağıldık. Odalarımıza dağılıken evli bir çift arkadaşım anahtarlarını odada unuttuklarını farketmiş. Bakmışlar yapacak bir şey yok bari bahçeden gireyim demiş arkadaş. Odaların on kısımları komple cam ve sürgülü. Kilitli olmadığı için kolayca açıp girilebiliyor. Fakat o sırada çimlerin sulanması için fıskiyeler çalışıyor. Arkadaş da üstü ıslanmasın diye şort ve tshirt’ ü çıkarıp sadece donla bahçeden koşup sürgülü kapıyı itip odaya dalıyor. Zaten kafa da güzel hafiften. Yanlız girdiği oda kendilerinin ki değil

Bir başka çiftin odasına dalmış. Adam uyku sersemi ne diyeceğini bilememiş. Neyse ki arkadaş hemen geri çıkmış. Sabah bunları anlatırken gülmekten kırıldık. Düşünebiliyor musunuz gecenin bir saatinde üzerinde donla, ıslak bir adam odanıza dalıyor
