Katedralin duvarları boyunca sıralanan şapellerin en önemlisi Aziz Vaclav Şapeli. Prensin lahiti için Gotik tarzda bir oda tasarlanmış. Duvarlarda Kral Vaclav’ın hayatının resmedildiği freskler, değerli taşlar ve altın yapraklar dikkat çekmekiyor. Şapelin bir odası da Kraliyet Mücevherlerine ayrılmış. Çek kraliyet tacının da içinde bulunduğu mücevherler sadece önemli resmi günlerde ortaya çıkarılıyor.
Uzunluğu 120 m, genişliği 60 m olan Aziz Vitus Katedrali’nde halen ayinler düzenleniyor. Katedralde, Çek tarihinin önemli kral ve prenslerinin lahitlerinin (4.Karl, 2.Rudolf vs) de bulunması yapıyı, Çek tarihi açısından önemli kılıyor.
Kale çevresini de dolandıktan sonra eski şehir merkezine gitmek için tekrar yürümeye başladık. Bu arada şunu söyleyeyim. Tüm buraları yürüyerek gezdik. Sadece havaalanından şehre kadar otobüs kullandık. O kadar yolu, müzeyi, kaleyi dolaşınca acıktık tabii ve sex müzesini dolaşırken gözüme kestirdiğim arjantin restauranına gitmeye karar verdik. Prag’ da daha çok av hayvanı yememizi önermişti herkes ama bana Arjantin restaurant cazip geldi. Neticede et, ettir
Restaurantta oturup yemek yerken yorulduğumu farkettim. Aheste aheste yemek yemek beni çok rahatlattı ve dinlendirdi. Bu sefer de Krusovice Beer denedim. Koyu renk, hoş aromalı ve güzel bir bira. Yemeklerimizi yiyip, dinlendikten sonra tekrar dışarı çıktık ve astronomik saat kulseinin bulunduğu Stare Mesto Meydanı’na gittik. Akşam burası panayır yeri gibi oluyor. Sıcak şarap, şekelemeler, hediye eşya satan minik dükkanlar dolu meydan.
Bir de ilk kez burada gördüğüm garip bir tatlı var. Hamuru bir şişe sarıp sonra közde pişiriyorlar. Kokusu o kadar bayık ki, tatlı delisi olan beni bile tatlıdan soğuttu. Adını bile öğrenmek istemedim bu yoğun şeker kokulu tatlının.
