Atabey’den sonra önce 14 kilometre ilerideki
yine 4.000 nüfuslu
Gönen İlçesi’ne ve buradan da yaklaşık 25 kilometre sonra 7.500 nüfuslu
Keçiborlu’ya vardık.İlçenin ismi keçi ve bor gibi çok bilinen iki kelimeyi içerse de anlamı bu kelimelerden farklı.Bor kelimesi çakıl,taşlık yeranlamında olup keçi kelimesi ise küçük anlamındaki Türkçe kiçik kelimesinden geliyor.Kısacası Keçiborlu bölgenin küçük tepeciklerden meydana gelen arazi yapısına atfen küçük taşlık yer anlamına geliyor.Yine Isparta iline bağlı olan ve kirazı ile meşhur Uluborlu ise bunun büyüğü anlamında.Keçiborlu’da Etibank’a ait 1994’e kadar faaliyet gösteren ülkemizin tek kükürt işleme tesisi çevreyi kirletmesi ve kullandığı teknolojinin çok eski olması nedeniyle kapatılarak meslek yüksek okulu haline dönüşmüş ancak bu durum ilçenin ekonomisini çok olumsuz etkilemiş.Bu krizden çıkış için aslında kıraç toprakları seven,ilaç ve kozmetik sanayiinde kullanılan lavanta bölgede yetiştirilmeye başlanmış.Bir kez dikilince 25 yıl sürekli ürün veren lavantanın hasadı temmuz-ağustos aylarında yapıldığından lavanta tarlalarını görüntülemek mümkün olamadı ancak lavanta balını tattık ve beğendik.
Keçiborlu’dan sonra Afyon topraklarına girip önce Dinar sonra Dazkırı’yı geçip Denizli’nin Çardak ilçesinde bulunan ve ülkemizin dokuzuncu büyük gölü olan
Acıgöl’e doğru yol alıyoruz. Gölün denizden yüksekliği 842 metre olup derinliği ise 1.5-2 metre arasındadır.Yaz mevsiminde suyu azalır ve yer yer kurur.
Acıgöl kenarındaki soda fabrikası
Acıgöl,Türkiye'nin tek,dünyanın ise ikinci büyük, temiz ve doğal sodyum potansiyeline sahip kapalı havzasıdır.Ülkemizde kağıt,cam, deri ve deterjan sanayiinde kullanılan sodyum sülfatın %90’ı Acıgöl’den sağlanır.